Uzman Klinik Psikolog Serap Sözen
Annelik kavramı çağlar boyunca kutsallığına sürekli vurgu yapılmış, yüceltilmiş, anneliğe ve annelere, anne olan kadınlara, kadınlara başka hiçbir alanda tanınmayan hak ve ayrıcalıklar ithaf edilmiştir. Bir insan yavrusunu 9 ay boyunca rahminde ve bir ömür boyu ise zihninde taşımak elbette ki az bir fedakârlık değildir. Bu misyonu layıkıyla yerine getirebilen bir anneye sahip olmak bu hayatta ki en büyük şanstır şüphesiz ki. Fakat her insan yavrusu aynı şansa sahip olarak gelmez bu dünyaya. Bazı çocuklar “protez” anneler tarafından büyütülür. Ve hiçbir zaman nedenini tam olarak anlayamadıkları bir boşluk duygusu, iç sıkıntısı, fazlalık gibi hissetme, kendilerinde temelden bir şey eksikmiş, bir kusur varmış gibi duyumsama hali deneyimlerler. Ve bu acı verici deneyimlerin etkileri ne yazık ki şimdi ve buradaki hayatlarındaki başarılar, maddi ve manevi kazanımlar, başkaları tarafından çok sevilen birisi olmak… gibi gerçeklerle dahi değiştirilemez.
“Protez anne” kavramını açıklamadan önce protez ne demektir ona bir bakalım. Protez: “eksik bir organın yerini tutmak, bir organın sakatlığını örtmek amacıyla yapılan yapma organ veya parça.” (http://sozluk.bilgiportal.com/nedir/protez) Annesini sanki gerçek bir anne gibi değil de protezmiş gibi deneyimleyen çocuk nasıl bir annelik deneyimine maruz kalmaktadır? Annenin protez varlığı çocuğun ruhsal ve duygusal gelişimi için ihtiyaç duyduğu hangi işlevlerin yerini tut(ama)maktadır? Protez bir annelikle büyütülen bir çocuk kendiliğini nasıl deneyimler? Kendisiyle ve dış dünyayla ilişkisi nasıl şekillenir?
Protez anneliği bir metaforla açıklamak daha kolay olacak gibi gözüküyor. Tüple dalış yapmayı ilk kez deneyimleyenler çok iyi bilirler ki suyun altında, sırtında kilolarca ağırlıkta oksijen dolu bir tüple ve sana eşlik eden “buddy” diye adlandırılan dalış hocasıyla birlikte metrelerce derine dalmak oldukça ürkütücüdür. Bu deneyimi bu denli ürkütücü ve kaygı uyandırıcı olarak yaşamanın en önemli sebebi nedir diye düşündüğümde suyun altında bildiğimiz iletişim yöntemi olan konuşmanın mümkün olmaması olduğunu düşünüyorum. Bu nedenledir ki dalış öncesinde dalış hocası aşağıda anlaşabilmek için bazı işaretler öğretir. Kelimelerin, konuşmanın yerinin olmadığı o dalış sürecinde amatör dalışçıyı dalış esnasında karşılaşılması olası tehlikelerden (dalışın yarattığı basıncın kulak zarına zarar vermesi, panik nedeniyle nefessiz kalma…vb.) koruyan tek şey o işaretler ve o işaretlerin ne anlatmaya çalıştığının dalış hocası tarafından anlaşılıp an’da beliren ihtiyacın karşılanmasıdır. Kişi derinlerde bir tehlikeyle karşılaşırsa ancak bu sayede survive edebilir. Diğer bir deyişle hayatta kalabilir.
Protez olmayan/gerçek bir annenin annelik işlevlerini yerine getirmesiyle, büyük bir cesaretle suyu derinlerine dalmış kişiye buddy’lik eden dalış hocasının amatör dalışçının hayatındaki işlevine benzerliği tam da bu noktadır. Gerçek bir anne çocuğunun an’da beliren ihtiyacına duyarlı, o ihtiyacı belki de dile dökemeyecek kadar küçük olan çocuğu yerine isimlendirebilen, o ihtiyacın karşılanması için çaba gösteren bir kişidir. Annelik işlevlerini sindirebilmiş kişi, dalış hocasının öğrencisi için yaptığına benzer bir şekilde bir ihtiyacın temsili olan işaretleri dikkatlice ve duyarlılıkla takip edip, ihtiyacın karşılanması için inisiyatif gösterip sorumluluk alabilen birisidir. Bu işlevleri etkin bir biçimde gerçekleştirebilen gerçek anne çocuğuna kendisini güvende hissettirir. Çocuğa adeta şu mesajı vermektedir: “İlerle, devam et, çevreyi keşfet, ihtiyaç duyduğun zaman ben buradayım”. Ancak gerçek bir annenin varlığında çocuk deneyimli dalış hocasının suyun altında eşlik ettiği öğrencisi gibi suyun dibindekileri/çocuk için ise dış dünyayı keşfe çıkabilir. Keşfettiklerine anlam veremez ve/veya ürkerse annesi/dalış hocası deneyimi karşılarken orada, yanında, yakınında olduğu, deneyimin de yalnız olmadığı hissini verir. Dış dünya/suyun dibi güzel olduğu kadar ürkütücüdür de. Tanımlanamayan birçok uyaranla dolu dış dünya/suyun dibi ancak gerçek bir annelik işleviyle (güven veren, yanında olduğunu, desteklediğini hissettiren, çocuğun kaldırabileceğinden fazla duygusal yüklü malzemeyi çocuğu için başa çıkılabilir seviyeye dönüştürebilen) tanımlanabilir, anlamlandırılabilir, başa çıkılabilir hale getirilebilir.
Protez anne nasıl birisidir? Protez anne, gerçek bir annenin annelik işlevlerini taklit eden ve çocuğunun ihtiyaçlarını “görevi gibi” görerek karşılamaya çalışan kişidir. Protez anne çocuğunun bir ihtiyacına işaret eden örneğin ağlama, bağırma, öfke nöbeti geçirme, fiziksel hastalık.. gibi uyaranlara karşı duyarsız olmamakla birlikte bunlara sorun çözer gibi bir yaklaşımla yaklaşır. Sanki kendisi bir makine tamiratçısı ve çocukta bozulmuş bir makineymiş gibi yaklaşır çocuğunun ihtiyaçlarına. Ortada net bir anne işlevsizliği yoktur belki ama tutumlarda bir yapaylık, sahtelik, samimiyetsizlik, soğukluk ve kopukluk olduğu çocuk tarafından hep hissedilir. Anne oradadır, ihtiyaç belirdiğinde ihtiyacı karşılamaya çalışmaktadır, hatta fedakarlık bile yapmaktadır. Ancak çocuk derinlerde bir şeylerin eksik olduğunu hep hisseder annenin tavırlarında. Anne çocuğunu sevmiyor gibi değildir de sevgisi temel besinlerden –güven verme, çocuğun varlığından hoşnut olma, çocuğunun deneyimlerine eşlik etmekten keyif alma, samimiyet- yoksun gibidir. Bu tüm yiyecekler fast food olsa da ağzına kadar yiyecekle dolu bir sofradan yemeye rağmen aç kalkmaya benzer. Fast food yiyeceklerin onları tüketen kişiyi anlık olarak doyurması ancak kısa süre sonra tekrar acıkmak örneğinde olduğu gibidir protez annenin sevgisi. Anlık olarak tok tutar ama asla doyurmaz…
Protez annenin çocuğu saran kolları da hep çok soğuktur. Çocuk o dokunuşlarda temelden bir şeyin eksik olduğunu hisseder. Duygu var gibi görünür ama yoktur aslında. Ve çocuk anneye sarıldığında, annede onu kollarıyla sardığında neden bir sıcaklık hissedemediğini asla anlayamaz. Anne ordadır, kolları ordadır ve kendisini sarıyordur. Ama çocuk tahtadan bir oyuncağa sarılıyormuş gibi hissetmekten başka bir şey hissedemez. Sarılmaya eşlik eden sevgi ve sıcaklık hissi yoktur o kollarda çünkü. Çocuk aslında protez bir kola sarılıp bir şeyler hissedebilmeyi ummaktadır. Ve tabii ki çocuk bunun farkında değildir. Bunun kendisiyle, kendi varlığıyla ilgisi olmadığının farkında olmadığı gibi…
Protez annenin en çok zorlandığı konu gerçek bir annenin rahatlıkla gösterebildiği çocuğun duygularını anlama ve kapsama işlevidir. Annelik işlevleri yüksek olan gerçek bir anne çocuğunun öfke, korku, üzüntü, hayal kırıklığı, endişe… gibi çocuğa ağır gelen duygularını anlar ve çocuğa anlaşıldığını hissini vererek onu sakinleştirebilir. Bunu bazen çocuğuyla duyguları hakkında konuşarak, bazen ona sevgiyle sarılarak, bazen sadece geçeceğini ve yanında olduğunu söyleyerek/hissettirerek, bazen onu sadece ilgiyle dinleyerek, bazen ise o sorundan çıkış yolunun ne olabileceğini ona göstererek yapar. Protez anne ise çocuğunun bir sorunu olduğunda onu dinler, çünkü dinlemesi gerektiğini düşünmektedir. Ancak bu dinleme çocuğu anlamaya yönelik değil, o an ki sorunu çözmeye yöneliktir. Bol bol akıl verir, önerilerde bulunur, nasihat eder. Çocuk annesi tarafından ilgiyle dinlenilmediğini hisseder. Ve tabii her defasında kendisini dinliyor gibi gözüken annesinin neden kendisini hiçbir zaman anlamadığını anlayamaz. Protez anne sorun çözmeye çalışmakla meşguldür çünkü. Belki amacı bu değildir ancak çocuğuna “senin sorunların ilgiyle dinlenilmeye, anlamaya çalışmaya, vakit ayırmaya değecek kadar önemli değiller. Hadi bir an önce çözelim ve git başımdan” mesajı vermektedir. Çocuk beklediği yanıtları hiçbir zaman alamamanın değersizliğini deneyimler annesiyle her iletişimde.
Protez annelerin çocukları için hayat baştan mağlubiyetle başlamıştır. Bu çocuklar genelde kendilerini hep bir şeylerin dışında kalmış gibi hissederler. Değersiz hissetmek, dışlanmışlık, hiçbir yerde gerçekten istendiğini hissedemediği için hiçbir yere ait olamama hissi, insanlarla ilişki sürdürmede zorluk yaşamak bu çocukların dış dünyayla ilişkilerinde çok sık deneyimledikleri olgulardır. Her çocuk için dış dünyanın nasıl bir yer olduğunun ilk temsili anne ve onunla kurulan ilişkidir. Protez annelerin çocukları annelerinin annelik işlevlerinin eksikliği üzerine kendi benliklerini kurgularlar. Çocuk “annem duygularımla nasıl ilgileneceğini bilmiyordu” demez de “ben duyguları dinlenilmeyi, anlaşılmayı, desteklenmeyi hak edecek kadar değerli birisi değilim” der, kendini böyle tanımlar. “Annem dokunmak ve dokunulmaktan hoşlanmıyordu” demez de “ben fiziksel (ve belki de cinsel) teması ve bu esnada yaşanacak hoş duyguları hak etmiyorum” der. “Annem sorunlarımla onlara çözüm önermek dışında ilgilenmedi” demez de “Sorunlarımdan kimseye bahsetmemeliyim. Yoksa benden bunalırlar. Bir an önce çözüp beni başlarından atmak isterler” der. Anne dış dünyanın, çocuğun yaşam boyu karşılaşacağı ötekilerin sembolüdür. Protez anne çocuğuyla “görevi olduğunu düşündüğü için” ilgilenmiş, sevgi göstermeye çalışmış, sorunlarına çözümler bulmaya uğraşmıştır. Protez bir annenin çocuğu da insanların kendisiyle gerçekten kendisiyle olmak istedikleri için ilişki kurduklarına, kendisine gerçekten değer verdiklerini, gerçek bir ilgi, sevgi, şefkat ve yakınlık gösterdiklerine inanmaz/inanamaz. Protez annelerin büyüttükleri çocuklar için dış dünya her zaman gerçeğin peşinde olunduğu bir iz sürme, meydan okuma ve çatışma alanıdır. “Beni neden seviyorsun ki?”, “Bana ilgi gösteriyorsun ama bu ilgi ne kadar gerçek?”, “Duygularımı dinliyor ve umursuyor gibi gözüküyorsun ama içten içe sıkılmadığını, bitse de gitsek diye düşünmediğini nereden bileceğim?”, “Beni dinlerken başka şeylere baktın (belki kısacık bir an bile olsa), sıkılıyorsun, biliyordum işte!” gibi düşünceler, düşler, düşlemler protez annelik görmüş çocukların dış dünyayla ilişkilerinde en sık deneyimledikleri şeylerdir.
Protez annelerin çocukları için en kafa karıştırıcı olan durum anneleri ordayken, yanlarındayken dahi neden bu kadar anlaşılmamış, ilgilenilmiyormuş gibi, önemsiz, değersiz ve öfkeli hissettiklerini bir türlü anlayamamalarıdır. Anlayamazlar çünkü anne fiziksel olarak vardır, yanlarındadır ve hatta onlarla ilgileniyor gibi gözüküyordur. Öyleyse neden bu kadar yalnızdırlar? Ergen olduklarında neden hep onlara değer vermeyen, kıymetlerini bilmeyen ve kolaylıkla gözden çıkarılabildikleri partnerler kendileri için önemli olmuştur? Her ilişkinin bitme ve diğer bir ilişkinin başlama sebebi neden partnerinin değerini bilmeme/bilmesi hali olmaktadır? Protez annelerin çocukları partnerlerinin gözünde annelerinin gözlerinin içinden kendilerine belki de gerçekten hiç yansımamış olan “değerlisin” hissinin varlığını ve sürekliliğini mi aramaktadır? Tüm ilişkiler bu yüzden mi bir fiyaskoyla sonuçlanmaktadır? Yoksa protez annenin çocuğuna bakarken gözlerinden yansıyamamış olan değer, ilgi, sevgi, önem gibi duygusal ihtiyaçlar dış dünyada da mı yoktur? Ya da protez annenin çocuğu buna mı inanmaktadır: “Ben de bir şeyler temelden bozuk, yanlış, eksik, kusurlu olmasaydı annem beni gerçekten sevebilirdi.”
Annelik işlevi oldukça yetersiz, “protez” annelerin çocuklarının hayatı en fazla çocukluk döneminde olmakla birlikte her daim zor olacaktır. Protez anneliğe maruz kalmış olan bir çocuk dış dünyayı oluşturan diğerleri ve onlarla olan ilişkisini de yapay, samimiyetten uzak, değerinin anlaşılmadığı bir yer olarak deneyimleyecektir. Annelik işlevi eğitimle, psikoterapi süreçleriyle arttırılabilir ve buna değer olduğu kesindir.
WhatsApp us