Uzman Klinik Psikolog Serap Sözen
Bu haftaki yazımızda literatürde kardeş kıskançlığı olarak tanımlanan durumun nedenlerini, bu durumla nasıl baş edilebileceğini ve kardeş kıskançlığının ortaya çıkmasında ya da sorunun alevlenmesinde ebeveynlerinin rolünün neler olduğunu inceleyeceğiz.
Kardeş kıskançlığı ikinci bir çocuğa sahip olan ebeveynlerin birçoğunun gayet iyi bildiği, yeni bir çocuğun aileye katılması sonucunda sıkça karşılaşılan bir durumdur. “Kardeş isterim” diye tutturan ve bunun sonucunda da aileye yeni bir bireyin katılmasına vesile olan çocuklarda dahi çok şiddetle yaşanabilen bir durumdur kardeş kıskançlığı. Aileye ilk katılan çocuk kendisine bir oyun arkadaşı istemekte ve bu sebeple ebeveynlerine kardeş istediği şeklinde baskı yapabilmektedir.
Kardeşi doğduktan bir süre sonra ise bu oyun arkadaşının sıkıldığı zaman geri gönderebileceği birisi olmadığını ve dahası başta ebeveynlerinin ve yakın çevresinin sevgi ilgisini paylaşmak zorunda olduğu kişi olduğunu anlamaya başladığı an da abi veya abla olan büyük çocuk küçük kardeşini kıskanmaya ve onu istememeye başlamaktadır. Büyük çocuk için rekabet çanları küçük kardeşin kendisi istediği zaman yok olmayacağını anladığı çalmaya başlamaktadır. Aileye yeni bir çocuğun katılması ömür boyu sürecek ve sevgi-nefret arasındaki geniş duygu yelpazesinde dalgalanacak olan bir ilişkinin –bir rekabetin- başladığı andır. Kardeş sahibi olmak ebeveynlerinin ilgisini, çok sevdiği oyuncaklarını, giysilerini, sevdiği yiyecekleri ve daha birçok şeyi hep bir başkasıyla paylaşmak zorunda olmak demektir. Bunun sonucunda rekabette kaçınılmaz olmaktadır. Hele ki söz konusu ebeveynlerinin ilgisini, sevgisini, dikkatini, onayını kazanmak olduğunda bu rekabet oldukça şiddetli yaşanacak, bazen taraflardan birisinin, çoğu zaman büyük çocuğun küçük kardeşine fiziksel, sözel vb. yollarla şiddet göstermesine kadar gidebilecektir.
Kardeş kıskançlığı aileye yeni bir çocuk daha katıldığı an da yaşanmaması olanaksız bir durum olduğu kadar yaşanması da bir o kadar normal bir durum olarak görülmelidir. Birçok vakada kardeş kıskançlığı bir süre sonra yatışmakta, büyük kardeşin küçüğünü kabullenmesiyle son bulmaktadır. Ancak kardeş kıskançlığının böyle olumlu bir şekilde çözümlenemediği durumlara da rastlanmaktadır. Peki bazı çocuklar kardeşleri doğduktan bir süre sonra onu kabullenmeyi başarırken, bazıları neden bir türlü yeni bir kardeşi kabullenmeyi ve sahip olduklarını onunla paylaşmaya istekli olmayı başaramamaktadırlar? Burada kilit öneme sahip kişiler ebeveynlerdir. Ebeveynlerin tüm çocuklarına nasıl ve ne kadar objektif davranabildiği bir çocuğun kardeş kıskançlığı sendromunu ne kadar iyi atlatıp atlatamayacağını belirleyici olmaktadır. Şimdi bu konuyu biraz daha açalım.
Bir ebeveynin çocuk sahibi olmayı gerçekten ne kadar isteyerek anne-baba olduklarından tutun da, çocuk dünyaya gelmeden önce ve geldikten sonra eşler arası ilişkilerin kalitesi, eşlerin kendilerinin ve birbirlerinin aileleriyle olan ilişkilerinin kalitesi, yeni doğan çocuğun fiziksel açıdan sağlıklı bir bebek olması ya da olmaması, eğer sağlıklı bir bebek değilse aileye getirdiği maddi ve manevi yükler, doğum sonrası annenin psikolojik sağlığının iyi olup olmaması, yeni doğan çocuğun bakımında babanın anneye yani eşine destek olup olmaması, babanın eşine ilgi, sevgi gösterip göstermemesi, anne eğer çalışmak zorundaysa yeni doğan bebeğe kimlerin, nasıl baktıkları, çocuğun okula başladıktan sonra gösterdiği başarılar ya da başarısızlıkları ve daha sayabileceğimiz onlarca faktör bir ebeveynin çocuğuna karşı tutumunda belirleyici olmaktadır. Burada tutumdan kast edilen ise ebeveynin çocuğuna çocuğun ihtiyaç duyduğu kadar ve ihtiyaç duyduğu şekilde sevgisini, ilgisini, dikkatini, onaylamasını, çocuğunu koşulsuz kabul etmesini ve hak ettiği değeri verip vermemesidir. Bir ebeveyn çocuğuyla az önce belirttiğimiz sebeplerden veya başka sebeplerden ötürü yeterince alakadar olamazsa ancak diğer çocuğu veya çocuklarına ihtiyaç duydukları ilgiyi, sevgiyi, şefkati, değerli olma hissini…verirse ihmal edilmiş olan çocukta kardeş kıskançlığı sendromunun görülmesi kaçınılmaz olacaktır. Bazen bir ebeveyn çocuklarından birisine hayallerini, beklentilerini gerçekleştirdiği ya da en azından gerçekleştirme potansiyelini hissettirdiği için daha düşkün olabilmektedir. Çoğu zaman ebeveynin kendisi de bunun farkında olmamaktadır. Ancak aynı zamanda rakibi de olan kardeşi ile kendisi arasında ebeveynin muamelesi arasında farklılık hisseden çocuk kardeşine kızmakta ve onu kıskanmaya başlamaktadır. Bir örnek verecek olursak başarıya, başarılı olmaya çok önem veren bir anneyseniz ve iki çocuğunuzdan birisinin dersleriyle hiç alakası yoksa ve notları da kötüyse ancak diğer çocuğunuzun notları ve okul başarısı çok iyiyse farkında olmayarak da olsa notları ve dersleri iyi olan çocuğunuzu kayırıyor, ona daha fazla ayrıcalık tanıyor olabilirsiniz. Veya ders başarısı iyi olmayan çocuğunuzu daha fazla eleştirirken, ona daha fazla kızarken, daha fazla cezalandırırken kendinizi buluyor olabilirsiniz. Daha önce de belirtildiği gibi ebeveynler beklentilerini, hayallerini karşılayan çocuklarına karşı daha anlayışlı olurken çoğu zaman ne yaptıklarının ve diğer çocuklarına nasıl bir zarar verdiklerinin farkında olmazlar. Ancak ebeveyninin beklentilerini karşılayamayan çocuk kendisini kardeşiyle olan rekabetinde yenilmiş ve ezilmiş hissetmekte, ebeveynlerinin gözünde başarısız, değersiz ve sevilmez birisi gibi görmektedir. Bu gibi inançlar ise uzun vadede kişilik dediğimiz değiştirilmesi oldukça zor, kalıcı, kemikleşmiş yapının oluşmasına yol açmaktadır. Ayrıca kardeş rekabetinde kişinin kendisini yenilmiş ve ezik hissetmesi de çoğu zaman başarılı olan ve/veya ebeveynlerinin dikkatini, ilgisini çekebilmiş olan diğer kardeşe ya da kardeşlere karşı ömür boyu süren düşmanlık hislerinin beslenmesine yol açabilmektedir. Ve bir diğer önemli noktada kardeş rekabetini aşmayı başaramayan çocuk bilinçdışında bu rekabeti diğer ilişkilerine de taşıyabilmekte ve yetenek, yeterlilik, başarı, zeka gibi alanlarda kendisine denk olan kişilerle ilişkisinde bile kendisini daha başarısız, beceriksiz, yetersiz hissedebilmektedir.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi kardeş kıskançlığı doğal bir durumdur. Ebeveynlerin yerinde ve doğru hamleleriyle bu doğal çatışma durumu, doğal bir uzlaşı ile çözümlenebilir. Birbirilerini çok kıskandıklarına şahit olduğunuz çocuklarınız var ise öncelikle aralarındaki bu rekabette ebeveynleri olarak sizlerin ne kadar gerçekten tarafsız kaldığınıza, ne kadar objektif davranabildiğinize, bu çatışmayı çocuklarınızdan birisini –çoğu zaman yaşamdan beklentilerinizi karşılayan çocuğunuzu- kayırıp kayırmadığınıza bakmanız gerekir. Davranışsal olarak değil ama duygusal olarak bile olsa bir çocuğunuzu diğerinden ayırıyor, davranışları sizin beklentilerinizle daha çok uzlaşıyor diye ona karşı daha toleranslı oluyorsanız kardeş rekabetini körüklüyorsunuz demektir. Bunu hemen bırakmalı, önce siz değişmelisiniz. Duygu ve davranışlarınızda daha objektif ve daha adil olduğunuzda çocuklarınız arasındaki kıskançlık önemli ölçüde azalacaktır. Her şeyi denemenize rağmen kıskançlığın geçmediğine inanıyor ve bunu gözlemliyorsanız da çocuklarınızın aşamadığı bu rekabetin ileride onlara daha fazla zarar vermemesi için mutlaka psikolojik destek almalısınız.
WhatsApp us