Uzman Klinik Psikolog Serap Sözen
Anne ve baba bir çocuğun hayatındaki en önemli figürlerdir. Onlar sayesinde hayata merhaba diyen çocuk yaşamı boyunca ebeveynleriyle ilişkisinde öğrendiklerini çoğu zaman farkında olmayarak hayatındaki tüm ilişkilere uygulayacaktır. Şimdi bununla ne demek isteğimize biraz daha yakından bakalım.
Yaşamın ilk 6 yılı, yani 0-6 yaş arasındaki dönem bir çocuğun dünyaya ilişkin temel algılarının oluştuğu yıllar olması bakımından büyük öneme sahip yıllardır. Nedir bu yılları bu kadar önemli kılan? 0-6 yaş arasında özellikle 0-3 yaş arasındaki dönemde çocuk ebeveynlerine tamamen bağımlı olarak yaşamaktadır. Özellikle anne çocuğun hayatında kritik bir öneme sahiptir. Bu durumu şu cümleyle açıklayabiliriz: “Annem yoksa ben de yokum”. Bununla kast edilen çocuğun annenin veya anne yerini almış temel bakım verenin ilgi ve bakımından yoksun kaldığı takdirde fiziksel varlığını sürdüremeyecek ölçüde bağımlı oluşudur. Anne veya temel bakımı veren kişi çocuğu emzirmez ya da beslemezse çocuk bir süre sonra açlıktan ölecektir. Anne çocuğunun çeşitli hareketlerinden hasta olduğunu anlamazsa çocuk bir süre sonra hastalıktan ölecektir. Bunun gibi pek çok örnek verebiliriz. Bu örnekler açlık, susuzluk, uykusuzluk…vb. fizyolojik ihtiyaçlara yöneliktir. Çocuğun en az fizyolojik ihtiyaçları kadar duygusal / psikolojik ihtiyaçları da önemlidir.
Bir insanın psikolojik ihtiyaçlarını kendini güvende hissetmek, karşısındakine güvenebilmek, sevmek ve sevilmek, değer görmek, ait hissetmek, onaylanmak, saygı görmek…vb. olarak tanımlarsak anne babanın bu ihtiyaçlar bağlamında çocuğun hayatındaki yeri ve önemi ne olmaktadır? Çocuğun tamamen ve kısmen bağımlı yaşadığı özellikle 0-6 yaş arasındaki dönemde bu ihtiyaçlarının ebeveynleri tarafından karşılanması çocuğun dünyaya, ilişkilere, insanlara yönelik pozitif birer algı –ki buna şema da denir- geliştirmesine olanak sağlar. Anne çocuğun ihtiyaçlarını anlayabilen ve ihtiyaçlarını karşılamak konusunda istekli olan bir anne figürü ise çocuk bundan “seviliyorum”, “değerliyim”, “ben varım”, “önemliyim” gibi pozitif benlik şemaları geliştirecektir. Benzer bir şekilde eğer baba çocuğunu sever ve bu sevgiyi ona hissettirebilirse çocuk aynı şekilde değerli, sevilebilir, önemli, özel olduğuna ilişkin pozitif şemalara sahip olacaktır.
Kişinin kendisini pozitif şemalarla tanımlıyor olması neden önemlidir? Yaşam birçok stresle yüklü, çoğu zaman oldukça acı verici yaşantıları barındıran bir süreçtir. Yaşam boyu kişi kendisini üzen, mutuz eden, korkutan veya kaygılandıran bir çok olayla karşılaşmaktadır. Çocukluk döneminde ebeveynler tarafından geliştirilen pozitif benlik şemaları kişiyi yaşam streslerine karşı korumaktadır. Örneğin bir sebeple eşinden ayrılmış birisini düşünelim. Eğer bu kişinin benlik şeması, yani kendisini algılayış biçimi başarısız birisi olduğu ise, biten ilişkisi nedeniyle kendisini suçlayacak ve karşısındakinin payını hiç hesaba katmayarak kendisini bir ilişkiyi yürütemeyecek kadar başarısız birisi olarak görecektir. Ya da her konuda haklı olduğuna inandırılarak, hiçbir konuda sınır konulmayarak, hayır denmeyerek büyütülen bir çocuk ise de “ben her zaman haklıyım” şeklinde bir şemaya sahip olduğu için bu sefer biten ilişkide kendisinin payını görmeksizin karşısındaki sürekli suçlayacaktır. Benlik şemasının negatif olması kadar aşırı uçta pozitif olması da sakıncalıdır.
Ebeveynler çocuklarının benlik şemalarının pozitif veya negatif olmasına nasıl zemin hazırlamaktadırlar? Burada ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme tutumları devreye girmektedir. Eğer bir çocuk sevilir, varlığına saygı duyulur, gereksinimleri karşılanır ancak zaman zaman kendisine hayır da denilir yani çocuğa sınır da konulursa çocuğun kendisinin kim olduğu ile algıları –benlik şemaları- pozitif yönde gelişecektir. Fakat tam tersi durumlarda ise yani çocuğun şiddete, hakarete, katı cezalara, kıyaslanmalara, negatif eleştirilere, suçlamalara, yargılamaya sık sık maruz kalarak büyütüldüğü durumlarda ise benlik şemaları negatif olarak gelişecektir. “Sevilmiyorum”, “değersizim, “önemli birisi değilim”, “cezalandırılmayı hak eden, kötü bir insanım”, “kimse beni olduğum gibi kabul etmez” şeklinde birkaç örnek verebileceğimiz negatif benlik şemaları temeli sağlam olmayan binalara benzer. İlk büyük yaşam stresiyle (okula başlama, ebeveynlerin boşanması, sevdiği birisinin ölmesi, deprem gibi doğal felaketler…vb.) karşılaştığı an da tıpkı binanın çökmesi gibi çocuk depresyon, panik atak, kişilik bozuklukları ve hatta daha ileri durumlarda psikoz dediğimiz ağır ruhsal rahatsızlıklara yakalanmaya açık hale gelecektir.
Bir çocuk yetiştirmek çok önemli ve zor bir uğraştır. Ebeveynlerin çocuğun hayatındaki kritik ve çok önemli yeri ve ebeveynliğin yaşam boyu sürecek bir durum olacağı göz önüne alınarak maddi, manevi, duygusal / psikolojik açıdan tamamen hazır olmadan böyle bir yaşantı içerisine girilmemesi gerekmektedir.
WhatsApp us